1. Giriş
Trafik kazaları sonucunda zarar gören kişiler, hem doğrudan araç sürücüsü ya da ruhsat sahibine; maddi-manevi hem de ilgili sigorta şirketine karşı maddi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Ancak bu hakların kullanılabilmesi, Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve Karayolları Trafik Kanunu (KTK) uyarınca belirli zamanaşımı sürelerine tabidir. Bu makalede, zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağı, maluliyet raporlarının etkisi ve gelişen durumların nasıl değerlendirileceği ele alınacaktır.
2. Genel Zamanaşımı Süresi
Türk Borçlar Kanunu'nun 72. maddesine göre:
"Zarar gören, zararını ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde ve her hâlde fiilin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yıl içinde dava açmalıdır."
Buna göre:
Öğrenme tarihinden itibaren 2 yıl,
Her hâlükârda fiil tarihinden itibaren 10 yıl içinde dava açılmalıdır.
3. Ceza Zamanaşımının Uygulanması
Trafik kazası aynı zamanda suç teşkil ediyorsa (örneğin taksirle yaralama veya taksirle öldürme), ceza zamanaşımı süresi uygulanır. Bu durumda:
Ceza davası açılmış olması şart değildir.
Olayın hukuken suç niteliği taşıması yeterlidir.
Takipsizlik, şikayetten vazgeçme veya beraat gibi sonuçlar dahi olsa ceza zamanaşımı uygulanır.
Yargıtay 17. HD: "Fiilin suç niteliği taşıması yeterlidir. Ceza yargılaması yapılmamış olsa da ceza zamanaşımı uygulanır."
4. Sigorta Şirketine Karşı Zamanaşımı Süresi
KTK m. 109’a göre:
"Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazmini talepleri, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden başlayarak iki yıl ve her hâlde on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Ancak bu zarar, aynı zamanda bir suç oluşturuyorsa, ceza zamanaşımı süresi uygulanır."
Bu süreler, sigorta şirketine karşı doğrudan dava açıldığında da geçerlidir.
5. Maluliyet Raporunun Zamanaşımı Üzerindeki Etkisi
Trafik kazasında bedensel zarar meydana geldiyse, bu zararın tam ve kesin olarak öğrenilmesi için:
Tıbbi iyileşmenin izlenmesi gerekir.
Genellikle 12 aylık bir gözlem süresi sonunda kesin maluliyet raporu alınır.
Bu rapor, zarar görenin gerçek zararını öğrendiği tarih sayılır.
Yargıtay 17. HD: "Maluliyetin kalıcı olup olmadığının tespiti, zararın öğrenilmesi için zorunludur. Bu tespit yapılmadan zamanaşımı süresi işlemeye başlamaz."
6. Sigorta Başvurusu ve Raporun Önemi
Sigorta şirketine başvuru için maluliyet oranını gösteren kesin bir rapor gereklidir.
12 aylık süreden önce yapılan başvurular, eksik evrak gerekçesiyle reddedilebilir veya bekletici işlem olarak dosyada bekletilir.
Bu nedenle, fiilen zamanaşımı süresi, çoğu zaman rapor alındıktan sonra ve sigortaya yapılan başvuru tarihiyle başlatılır.
7. Gelişen Durumlar ve Yeni Raporlar
Bazı durumlarda, ilk alınan rapordan sonra sağlık durumunda kötüleşme olabilir. Bu durumda:
İlk raporla birlikte bir zamanaşımı süresi başlasa da,
Gelişen durumlara bağlı yeni zararlar için, ikinci bir öğrenme tarihi doğar.
Bu da yeni bir zamanaşımı süresinin başlangıcını oluşturabilir.
Yargıtay: "Gelişen durumların tıbben öngörülebilir olması ve maluliyetin yeniden değerlendirilmesi gerekiyorsa, zamanaşımı yeni zarar tarihinden itibaren başlar."
8. Sonuç
Trafik kazalarına bağlı olarak açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süreleri, sadece yasa metnine göre değil, olayın niteliğine, mağdurun sağlık durumuna ve raporların içeriğine göre dinamik şekilde değerlendirilmelidir. Uygulamada çoğu zaman:
Kesin Maluliyet raporu ile Zararın öğrenildiği varsayılarak raporun alınmasıyla zamanaşımı süresi başlar Bu nedenle, rapor ve tıbbi süreç dikkatle takip edilmeli, hak kaybına uğramamak için gerekli belgelerle birlikte başvurular zamanında yapılmalıdır.
9. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı Işığında: Zamanaşımı İlişkisi
HG. HUKUK GENEL KURULU Esas : 2024/17-164 Karar : 2024/313 Karar Tarihi :06.06.2024
9.1 Olay Özeti ve İlk Derece Mahkemesi Kararı
Davacı, 14.02.2003 tarihli trafik kazasında yaralanarak iş gücü kaybına uğradığı gerekçesiyle 12.03.2004 tarihinde kısmi tazminat davası açmıştır. Yargılama sürecinde, 03.06.2010 tarihinde ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 5.000 TL’den 38.490,48 TL’ye yükseltmiştir.
İlk derece mahkemesi, Adli Tıp raporunun 19.06.2009 tarihinde kesinleşmesiyle zararın öğrenildiğini kabul ederek, 03.06.2010 tarihli ıslahın süresinde olduğunu, bu nedenle zamanaşımı bulunmadığını belirterek davayı kabul etmiştir.
9.2. Özel Daire (Kapatılan 17. Hukuk Dairesi) Kararı
Özel Daire, davacının Adli Tıp’tan 2009 yılında aldığı maluliyet raporuna kadar "gelişen bir durum" bulunmadığını ve maluliyetin bu tarihe kadar bilinmiş sayılacağını ileri sürmüştür. Olay tarihinden ıslah tarihine kadar geçen sürede, ceza zamanaşımı süresi (5 yıl) geçmiş olduğundan ıslah ile artırılan kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle hükmü bozmuştur.
9.3. Direnme Kararı ve Hukuk Genel Kurulu’nun Değerlendirmesi
Mahkeme, bozma kararına direnmiş ve zararın öğrenilme tarihini Adli Tıp raporunun öğrenildiği tarih (17.11.2009) olarak kabul ederek zamanaşımı süresinin dolmadığını savunmuştur.
Ancak Hukuk Genel Kurulu, şu gerekçelerle bu direnmeyi hukuka aykırı bulmuştur:
- Maluliyetin kesinleştiği rapor tarihi ile zararın öğrenildiği tarih arasında gelişen durum olduğu ispatlanmamıştır.
- Rapor tarihi, olay tarihinden çok sonra alınmış olsa bile, bu sürede yeni bir tıbbi gelişme ya da komplikasyon olmaması durumunda, zararın daha önceden öğrenilmiş sayılacağı kabul edilmiştir.
- Kısmi dava açılmasıyla zamanaşımı kesilmiş olsa da, ıslah ile artırılan miktar yönünden ayrı bir zamanaşımı değerlendirmesi yapılması gerektiği belirtilmiştir.
9.4. Hukuk Genel Kurulu’nun Sonuç Görüşü
Kurul çoğunluğu, ıslah edilen kısmı yeni bir dava gibi değerlendirerek:
- Islah tarihine kadar geçen sürede zamanaşımı süresi dolmuşsa, bu kısım yönünden tazminat talebinin reddi gerektiği,
- Dava açmakla zamanaşımının sadece o anki miktar için kesileceği, ıslah edilen kısım için ayrıca sürelerin dikkate alınacağı görüşüyle ilk derece mahkemesinin direnme kararını bozmuştur.
9.5. Karşı Oyda Yer Alan Görüş
Karşı oy kullanan kurul üyeleri ise:
- Islahın bir ek dava değil, usul işlemi olduğunu,
- Dava açılmasıyla zamanaşımının tüm alacak için kesilmiş sayılacağını,
- Bu konuda Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarında hak arama hürriyetine aykırılık teşkil ettiğinin belirtildiğini,
- Bu nedenle ıslah edilen kısım yönünden de zamanaşımının kesildiğinin kabul edilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
9.6. Değerlendirme ve Sonuç
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu kararıyla açık biçimde:
- Islah edilen kısım yönünden zamanaşımı süresinin işlemeye devam edeceğini,
- Islahın yeni dava gibi değerlendirilmesi gerektiğini,
- Ceza zamanaşımı süresinin olayın suç teşkil etmesine bağlı olarak uygulanabileceğini, ancak bu sürede gelişen durumun varlığı kanıtlanmamışsa zararın daha erken öğrenilmiş sayılacağını ortaya koymuştur.
Bu karar, trafik kazalarında ıslah ve zamanaşımı ilişkisinde özellikle maluliyet raporlarının “gelişen durum” sayılıp sayılmayacağı konusunda yol göstericidir. Aynı zamanda rapor alınmış olmasının tek başına zamanaşımı süresini başlatmak için yeterli olmayabileceği, somut gelişmelerin varlığı ile değerlendirme yapılması gerektiğini göstermektedir.