Giriş
Haksız fiil ve sözleşmeye aykırılık hallerinde zarar gören kişinin tazminat talebi gündeme geldiğinde, zarar görenin kendisinin de zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olup olmadığı önem kazanır. İşte bu noktada "müterafik kusur" (veya birlikte kusur) kavramı devreye girer. Müterafik kusur, zarar görenin de kendi davranışlarıyla zarara sebebiyet vermesi veya zararın büyümesine katkıda bulunması durumunda tazminattan indirim yapılmasına imkân tanıyan bir ilkedir. Türk Borçlar Kanunu'nda açıkça düzenlenen bu kavram, uygulamada hem adalet hem de hakkaniyet ilkeleri açısından önemli bir yer tutmaktadır.
Tanım ve Hukuki Dayanak
Müterafik kusur, zarar görenin bizzat kendi kusurlu davranışı nedeniyle uğradığı zararın tamamı için tazminat talep edememesi durumudur. Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde bu durum açıkça düzenlenmiştir:
"Zarar gören, zararın doğmasına veya artmasına razı olmuş ya da zararın meydana gelmesinde veya artmasında kusurlu bulunmuşsa, hâkim tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir."
Müterafik kusurdan söz edebilmek için bazı koşulların bir arada bulunması gerekir: Zarar görenin kusuru: Zarar görenin davranışı kusurlu olmalı ve bu kusur zararın
oluşumuna veya ağırlaşmasına etki etmeli. Nedensellik bağı: Zarar görenin kusuru ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı
bulunmalıdır. Zarar: Gerçekleşmiş bir zarar olmalı; bu zarar doğrudan ya da dolaylı olarak zarar
görenin kendi davranışına dayanmalı. Bu şartların varlığı hâlinde hâkim, tazminatta uygun bir indirim yapabilir veya bazı
durumlarda tazminatı tamamen reddedebilir. Müterafik kusur, tazminatın doğrudan miktarını etkileyen bir unsurdur. Hâkim,
somut olayın özelliklerine göre zarar görenin kusur oranını belirler ve bu oranda
tazminattan indirim yapar. Örneğin zarar görenin kusuru %40 olarak belirlenirse,
karşı tarafın ödemesi gereken tazminat %60 ile sınırlı kalacaktır. Bu uygulama, hem kusur ilkesine hem de hakkaniyet ilkesine dayanır. Amaç, zarar
verenin kusuru oranında sorumlu tutulmasını sağlarken, zarar görenin de kendi
kusurunun bedelini üstlenmesini sağlamaktır. Yargıtay kararlarında müterafik kusur sıkça değerlendirilen bir husustur. Aşağıda
bu kavramın uygulama örneklerine yer verilmiştir: Alkollü Sürücünün Kullandığı Araca Binme Durumu Zarar görenin, alkollü bir sürücünün kullandığı araca kendi isteğiyle ve bilerek
binmesi, genellikle müterafik kusur olarak kabul edilmektedir. Bu durum, zarar
görenin tehlikeyi bilmesine ve buna rağmen riskli davranışı tercih etmesine dayanır. Yargıtay uygulamalarında bu tür durumlarda genellikle %20 ila %50 arasında
değişen oranlarda müterafik kusur indirimi yapılmaktadır. Ancak indirimin miktarı,
zarar görenin sürücünün alkollü olduğunu bilip bilmediğine, alkol düzeyinin
etkisine ve olayın somut özelliklerine göre değişebilir. Emniyet kemeri takmamak da müterafik kusura neden olur. Zarar görenin, kazadan
önce kemerini takmamış olması, özellikle baş, göğüs ve omurga gibi hayati
bölgelerde ağır yaralanmalara yol açmışsa bu durum zararın ağırlaşmasına katkı
olarak kabul edilir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 26.11.2024 tarihli, 2022/13690 E., 2024/11641 K.
sayılı kararında; davalı sigorta şirketi tarafından davacının emniyet kemeri
takmadığı iddiası ileri sürülmüşse de, bu iddiaya dair somut bir delil sunulmadığı ve
tutanaklarda bu durumun tespit edilemediği belirtilmiş, bu nedenle müterafik kusur
indirimi yapılmamıştır. Karar, emniyet kemeri takılmadığı iddiasının tek başına
yeterli olmayacağını, bu durumun somut biçimde ortaya konması gerektiğini
göstermektedir. Ancak emniyet kemeri takılmadığı açıkça tespit edilirse, zararın
artmasına etkisi olması halinde müterafik kusur uygulanabilir. Motosiklet veya benzeri araçlarda kask takmamak da müterafik kusur olarak
değerlendirilir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 08.01.2025 tarihli, 2023/998 E.,
2025/199 K. sayılı kararında; davacının motosiklet kazasında yaralandığı olayda,
kask takmadığı ileri sürülmüş, ancak dosyada davacının kask takmadığına dair
somut bir tespit bulunmadığı gerekçesiyle müterafik kusur indirimi yapılmamıştır.
Kararda, zarar görenin kask takmadığı iddiası yönünde kesin kanıt bulunmaması
halinde müterafik kusur indirimi uygulanamayacağı vurgulanmıştır. Ancak, kask
takılmadığının sabit olması durumunda zararın şiddetine etkisi varsa, indirim
gündeme gelebilecektir. Zarar görenin, ehliyetsiz bir kişinin kullandığı araca bilerek ve isteyerek binmesi de
müterafik kusur olarak değerlendirilir. Çünkü bu durumda zarar gören, yasa dışı bir
eyleme göz yummakta ve kendisini bilerek bir risk altına sokmaktadır. Yargıtay
uygulamasında, ehliyetsiz bir sürücünün aracına binildiğinin bilindiği sabitse, %20
ila %40 oranında kusur indirimi yapılabilmektedir. Ancak zarar görenin bu durumu
bilmediği veya bilebilecek durumda olmadığı ispatlanırsa, müterafik kusur
uygulanmaz. Özellikle çocuk, yaşlı veya ehliyetin varlığına dair aldatılan kişiler
bakımından farklı değerlendirmeler söz konusu olabilir. Bir kararında Yargıtay, kavşakta hızla gelen bir araca yandan çarpan aracın
sürücüsünü %60 oranında kusurlu bulmuş, karşı tarafın ise %40 oranında
müterafik kusuru bulunduğuna hükmetmiştir. Bu oran, tazminat miktarına
doğrudan yansımıştır. Ayrıca iş kazalarında da müterafik kusur değerlendirmesi yapılmaktadır. İş
güvenliği kurallarına uymayan bir işçinin kusurlu hareketleri sonucu uğradığı
zararda, işverenin tazminat sorumluluğu, işçinin kusur oranına göre azaltılmaktadır. Müterafik kusur kavramı öğretide de geniş şekilde ele alınmıştır. Genel olarak, bu
kurumun tazminat hukukunun dengeleyici unsurlarından biri olduğu ve hem zarar
verenin hem de zarar görenin adil biçimde değerlendirilmesini sağladığı görüşü
hâkimdir. Bazı yazarlar, bu uygulamanın kusur sorumluluğuna dayanan sistemlerde
kaçınılmaz olduğunu, aksi takdirde zarar görenin kendi kusurundan kaynaklanan
kısmı da tazmin ettirmesinin hakkaniyetsizlik doğuracağını ifade etmektedir. Müterafik kusur, Türk Borçlar Hukuku'nda önemli bir yer tutan, zarar görenin
kusurunu dikkate alan ve tazminatın adil biçimde belirlenmesini sağlayan bir
ilkedir. Uygulamada oldukça yaygın olan bu kavram sayesinde, hem zarar verenin
hem de zarar görenin davranışları adalet ilkesi çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Böylece hem zarar veren gereğinden fazla yük altına sokulmaz hem de zarar görenin
kusuru göz ardı edilmez. Hâkimin takdir yetkisine açık bu alan, aynı zamanda somut
olayların dikkatle değerlendirilmesini de zorunlu kılmaktadır. Yasal Uyarı: Bu makale yalnızca bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İçeriğinde
yer verilen kanun hükümleri ve Yargıtay kararları zaman içerisinde değişebilir. Bu
nedenle, burada yer alan bilgiler hukuki danışmanlık yerine geçmez ve herhangi bir
hukuki sorumluluk taşımamaktadır.Müterafik Kusurun Unsurları
Tazminatın Hesaplanmasına Etkisi
Uygulama Örnekleri ve Yargı Kararları
Emniyet Kemeri Takmamak
Kask Takmamak
Ehliyetsiz Sürücünün Aracına Binmek
Diğer Örnekler
Öğretideki Görüşler
Sonuç