Destekten yoksun kalma tazminatı, bir kişinin haksız fiil sonucu hayatını kaybetmesi durumunda, onun sağlığında maddi veya manevi olarak destek verdiği kişilerin, bu destekten mahrum kalmaları nedeniyle açabilecekleri tazminat davasıdır. Bu dava, ölen kişinin ölümünden kaynaklanan ve doğrudan geride kalanların şahsında doğan bir zarar türünü tazmin etmeyi amaçlar.
Bu tazminatın mantığı, ölen kişinin sağlığında sunduğu desteğin kaybının, geride kalanlar için bir zarar oluşturmasıdır. Destek, illâ ki nakdi olmak zorunda değildir. Barınma, eğitim, bakım gibi çeşitli şekillerde olabilir ve düzenli veya süregelen nitelikte olması yeterlidir.
Peki, vefat edenin geride bir malvarlığı bırakmış olması ya da geride kalanların maddi olarak güçlü olmaları bu tazminatı etkiler mi? Hayır. Yargıtay içtihatlarına göre destekten yoksun kalma tazminatında, ölenin mirası veya mirasçının ekonomik durumu dikkate alınmaz. Bu tazminat, ölenin malvarlığıyla doğrudan bağlantılı değildir. Çünkü bu zarar, malvarlığı eksilmesinden ziyade, doğrudan destekten yoksun kalan kişinin şahsına yöneliktir.
Bazı davalarda, ölen kişinin yaşının büyük olması, gelirinin olmaması veya zaten desteğe muhtaç olması gibi iddialarla tazminat miktarının azaltılması ya da davanın reddi savunulabilmektedir. Ancak Yargıtay uygulamalarında, destekliğin mutlak olmadığı durumlarda dahi "muhtemel destek" kavramı esas alınmakta ve davanın kabulü yönünde kararlar verilmektedir.
Yargıtay uygulamalarına göre, özellikle eş, anne-baba ve çocuklar gibi çekirdek aile bireyleri yönünden destek ilişkisinin ispatı aranmaz. Hayatın olağan akışına göre bu kişilerin birbirine destek oldukları varsayılır. Bu nedenle, bu kişiler açısından destek ilişkisi "karine" olarak kabul edilir ve doğrudan tazminata hak kazanabilirler.
Bu bağlamda, destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat birbirinden farklıdır. Her ne kadar desteğin kaybı duygusal bir boşluk da yaratsa da, destekten yoksun kalma tazminatı esasen malvarlığı eksilmesine dayalı bir zarar türüdür. Buna rağmen, uygulamada, bu tür tazminatların aynı zamanda bir manevi teselli etkisi de olduğu görülmektedir.
Buna karşılık, nişanlı, boşanmış ancak tekrar birlikte yaşayan eş, büyük anne ve büyük baba, amca, teyze, yeğen, burs alan bir öğrenci veya bağış alan bir hayır kurumu gibi kişiler bakımından destek ilişkisinin varlığı açıkça ispat edilmelidir. Bu kişilerin tazminat talebi kabul edilebilmesi için, düzenli ve somut bir desteğin varlığını belgelemeleri gerekir. Bu durumu Yargıtay kararları ile örneklersek daha iyi anlaşılacaktır:
- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 28.02.2022 tarihli, 2021/15761 E., 2022/3481 K. sayılı kararında; destekten yoksun kalma talebinde bulunan kız kardeşin, ölen kardeşiyle aynı evde yaşadığı, düzenli ve eylemli olarak destek aldığı dosya kapsamıyla sabit görülmüş ve bu sebeple tazminat hakkı tanınmıştır.
- Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 03.02.2021 tarihli, 2020/9125 E., 2021/686 K. sayılı kararında; torununun ölümü nedeniyle büyükanne ve büyükbabanın açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davası kabul edilmiştir. Kararda, fiili destek ilişkisi kurulduğu ve ekonomik katkı sağlandığı gerekçesiyle, büyükbaba ve büyükanneye tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
- Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 22.12.2014 tarihli, 2013/10966 E., 2014/19080 K. sayılı kararında; davacı üvey annenin, üvey oğlu tarafından eylemli ve düzenli olarak desteklendiği ispatlandığı için, destekten yoksun kalma tazminatına hak kazandığı belirtilmiştir. Kararda, desteklik için biyolojik bağ değil, fiili destek ilişkisinin yeterli olduğu açıkça vurgulanmıştır.
- Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 17.12.2024 tarihli, 2023/12309 E. ve 2024/13137 K. sayılı kararında; iş kazasında vefat eden bir kişinin nişanlısının destekten yoksun kalma tazminatı talebi değerlendirilmiş, nişanlının genç olması ve evlenme ihtimalinin yüksekliği dikkate alınarak %80 evlenme ihtimali indirimi uygulanmak suretiyle destek zararı hesaplanmıştır. Kararda, nişanlılık ilişkisinin, düzenli bir destek ilişkisi oluşturabileceği, ancak evlilik olasılığı gibi unsurların da zarar hesabına etki edeceği vurgulanmıştır. Böylece Yargıtay, nişanlının da belirli şartlar altında destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanabileceğini açıkça ortaya koymuştur.
Sonuç olarak; destekten yoksun kalma tazminatı, ölen kişinin malvarlığına bağlı bir hak değil, doğrudan geride kalan kişinin şahsında doğan bağımsız bir taleptir. Dolayısıyla, mirasın reddi gibi işlemler bu tazminat hakkını ortadan kaldırmaz. Ölenin geride bıraktığı desteğe muhtaç kişiler, belirli şartlar altında bu zararın karşılanmasını yargı yoluyla talep edebilirler.